Pek
çok medeniyetlerin yaşadığı Kapadokya Bölgesi'nin Avrupalılar tarafından
keşfi 18. yüzyıl başlarındadır. l704 yılında Fransa Kralı XIV. Louis tarafından
görevlendirilen Paul Lucas, Kızılırmak yakınlarında çok sayıda piramit
biçimli garip evler gördüğünü, bunların içine girmek için gösterişli
bir kapısı, merdiveni ve tüm odaları aydınlatmak için büyük pencereleri
bulunduğunu belirtmektedir. Hayal gücünün de etkisiyle peribacalarını 'kukuletalı
rahiplere' üzerlerindeki kaya parçalarını da 'Kucağında çocuk İsa'yı tutan
Meryem' büstlerine benzetir. Bu ilginç kayadan evleri hıristiyan keşişlerin
evleri olduğunu düşünür. Gravürde konik biçimli peribacası dizilerinin
uç kısımları abartılı bir biçimde yapılmış insan ve hayvan büstleri ile
tasvir edilmiştir.
1719
yılında Lucas Kapadokya'yı tekrar incelediğinde bu peribacalarını Caesarea'ya
(Modern Kayseri) ait bir mezarlık olarak nitelemiştir. Paul Lucas'ın fantastik
anlatımı batıda hem ilgi hem de şüphe ile karşılanmıştır.
Paul
Lucas'tan sonra l833-l837 yılları arasında Kapadokya'ya gelen C.Texier,
doğanın hiçbir zaman kendini bir yabancının gözlerine böylesine olağanüstü
bir şekilde göstermediğini belirtmektedir.
19.
yüzyılda Kapadokya'ya gelen İngiliz gezgin Ainsworth ise şaşkınlığını şöyle
anlatır: "Nehir boyunca uzanan bir vadiden geçtikten sonra, kendimizi birdenbire
peribacası konileri ve sütun biçimli kayalardan oluşan bir ormanın içinde
bulduk. Sanki çok eski ve büyük bir kentin harabelerini geziyor gibiydik.
Bazı koniler üstte büyük ve şekilsiz kaya parçaları taşıyordu. Bunlar fantastik
biçimlerde görünüyor, biri arslana, diğeri bir kuşa, timsaha ya da bir
balığa benziyordu. Aynı İngiliz gezginin Ihlara Vadisi hakkındaki görüşleri
ise şöyledir: "Hasandağı'nın eteklerinden derin ve kayalık bir sel yatağına
girdik. Ayak bastığımız ilk yerde bazı in ve mağaralar vardı; bunlar düşündüğümüzden
de fazlaydı. Buranın eskiden meskun bir yer olduğunu anladık. Mağaraların
yanı sıra evler ve taş kemerler gördük."
İngiliz
jeolog W.J.Hamilton, "Kelimeler bu olağanüstü yerin görüntüsünü anlatmaya
yeterli değildir." diyerek hayranlığını belirtir.
İlmi
araştırmalar ve yayınlar l9.yüzyılın sonlarında başlamıştır. l907-l912
yıllarında Kapadokya'da incelemeler yapan Fransız araştırmacı\rahip G.
de Jerphanion, bölgenin anıtsal kaya kiliselerini, kaya manastırlarını
ve içindeki duvar fresklerini sistemli bir şekilde inceler.
|